...

Kahramansızlığın beni kahrettiği, asla bir kahramanım olamayacağıyla yüzleşmekten kaçarak, bol kahramanlı hayallerle uyuyup beni ağlatan sarışın çocuklu kabuslarla uyandığım bir gecenin daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Güneş karşı binanın arkasından doğmaya çalışırken –hiç de güzel değil bu arada gündoğumu bu şehirde, olabildiğine çirkin görünüyor güneş gri binanın arkasında. Gündoğumunu bile griliğiyle lekeleyen bu şehirde asla mutlu olamayacağım ben gerçekten, hayır öyle önyargıdır kendine acımadır falan değil bu, gündoğumu bile çirkinken ben mutlu olamam bu şehirde. Bu şehir gri, hem acelesi var bu şehrin, çirkin bir şehir bu şehir. Sanki içindekilerin ruhlarını çalıyor ve herkesi griye boyuyor, gri şehrin ruhu çalınan gri insanları hep aceleyle bir yerlere gidiyor. Bu şehir o kadar çirkin ki, gün doğumları çirkin, güneş çok çirkin doğuyor bu şehirde. Ben mutlu olunca güzel olurmuşum çünkü ben mutlu olunca suratım buruş buruş olurmuş. Şimdi söyleyin, güneşin çirkin doğduğu şehirde ben nasıl güzel olayım?

Kara kız duysa kızardı bana, kara kız gün doğumlarını da bu şehri de çok severdi çünkü. Derdi ki bu ne çirkinlik yüzündeki, mutluluğun m’si yok gözlerinde. Şarkı söylerdi etrafımda zıplardı, bana sorular sorar yine kendi cevaplardı. Bunları yapardı ki mutluluğun en azından m’si gelsin gözlerime, buruş buruş kırış kırış olsun yüzüm. Öyle de iyi biriydi işte ama biliyorsunuz, götürdüler onu ben de baktım arkasından.

Neyse sonra otururdu yanıbaşıma hemen, zafer kazanmış gibi bir edayla omzuyla omzuma vurudu bir tane. Oturur bana sevdiği şeyleri anlatırdı, arada bu şehirden de bahsederdi. En çok yağmurunu sevdiğini söylerdi, hiç de yağmur seven biri gibi değildir dışarıdan aslında, sanırdınız ki günlük güneşlik havlarda zıplamayı dans etmeyi sever bu kız, biliyorum çünkü ben de öyle sanmıştım. Haksız da sayılmazdınız bu düşüncelerinizde aslında ama tam haklı da olmazdınız, kara kız yağmurunu severdi aslında bu şehrin. Ben hiç farkedemedim tabii kara kızın neden yağmur sevdiğini, dans edilecek güneşi değil de karanlık ve ıslak günleri tercih ettiğini. Farketseydim belki her şey farklı olurdu, belki kara kızın kahramanım olduğunu hiç anlamazdım çünkü belki kara kızı götürmezlerdi.

İşte yine böyle güneşim olabildiğince çirkin doğduğu bir günde uyanmışım, bu gün doğumundan kaçacak, bitene kadar bekleyecek bir yer arayışındayım. Tam o sırada bastırdı sağanak, aynı kara kız’ın sevdiği, kaçıp kaçıp altında dans ettiği ve yeşil olmayan cadıların onu sürükle sürükleye götürdüğü gibi bir yağmur. Dedim kara kız mı olsam bugün, hadi bugün kara kız olayım, bir güncük çürük olmayıversem ne olur sanki, hadi kara kız olayım. Kara kız gibi dans edeyim şarkılar söyleleyeyim, kara kız misali etrafımda dönüp kahkahalar atayım.

Aklımda hemen bir görüntü canlandı, gün doğumu bitsin diye beklerken bir yer arıyordum ya, o yüzden yolun kenarındayım. Şimdi atıyorum kendimi pat diye önümdeki yola, şarkı söylemeye başlıyorum, kara kız’ın söylediklerinden tabii, ilk durup korna çalan kırmızı arbanın etrafında dönüyorum, bir yandan da kahkaha atıyorum sesim düzgün çıkmıyor, herkes korna çalıyor ben sıkılsıklam dans ediyorum zıplıyorum ve bağırıyorum. Kara kız misali işte, çok mutluyum ki ne mutluyum.

Pat atladım yola, zıplamaya başladım, kara kız’ın şarkısının da tam değildi sözleri o yüzden la la diye bağırıyorum, dans etmeyi de pek beceremem, güzel de yapamam ama yapmaya çalışıyorum bir şeyler. Kapatıyorum gözlerimi hop zıplıyorum bağırıyorum ve dönüyorum etrafımda, durucak arabayı bekliyorum, kırmızı araba neredesin korna çal bana da etrafında döneyim, kırmızı araba neredesin diyorum içimden.

Ama ilk gelen araba kırmızı olmuyor ve zaten durup bana korna da çalmıyor. Benim pat yola atlayışım gibi pat vuruyor bana, aynı şehir gibi gri bir araba. Hastanede uyanıyorum başımda kimse yok, çünkü kimim olacak zaten ben çürüğüm. Doktor diyor ki gri çirkin araba bana vurup kaçmış, etraftakiler de beni görüp ambulans çağırmış hemen de öyle gelmişim, allahtan araba çok hızlı çarpmamış da sadece 2 kırığım varmış, ismimi cismimi kimseyi bulamamışlar, üzerimde neden kimliğim yokmuş, refakatçim olacak mıymış, aramaları gereken kimse yok muymuş, doktor bey sayıyor da sayıyor, bir sürü şey diyor, daha aklıma gelmeyen bir ton şey anlatıyor ama zaten ben de dinlemiyorum, aklımda tek bir şey var benim. İyi oldu diyorum, becerememiştim zaten kara kız hayal kırıklığına uğrardı, iyi oldu zaten becerememiştim, zaten kahkaha da atamamıştım. İyi oldu çünkü kahkaha atamadığımı görse kara kızdan utanırdım beceremedim diye, iyi oldu çünkü zaten kahkaha atamamıştım.

Yorumlar

Popüler Yayınlar