yeşil olmayan cadılar, beyaz maske ve kara kız

  Kara kız'ın adı Zeynep'di.  Yetimhaneye terk edildiğinde iki buçuk yaşındaydı. Aynı ben ve çürük gibi yetimhanede büyüdü ama biz dahil tüm çocukların aksine inanılmaz mutlu, hayat dolu biriydi. Küçükken çok korkaktı, çıtını çıkarmaz, ablalardan biri ona kızmasın, bağırmasın, vurmasın, ceza vermesin diye susar kurallara uyardı. Işıklar kapanır kapanmaz uyur, sonrasında kusacağını bilse de tabağındaki iğrenç yemekleri hep bitirirdi. Ağladığında da sessiz olurdu güldüğünde de, ne hıçkırır ne kahkaha atardı. Tüm yetimhanedeki en uslu çocuklardan biriydi, sıkıntısız ve masrafsızdı. İnsanlarla iyi anlaşırdı ama hiç kimseyle çok yakın değildi, çünkü neredeyse insanlarla konuşmuyordu bile. Herkesin başına dert açacağını, onlar yüzünden dayak yiyeceğini düşünürdü. 


  Şubat'ın başlarında yetimhaneye yeni bir kız geldi. O zamanlar Zeynep 6 yaşındaydı, gelen kızsa 7. Geldikten çok kısa bir süre sonra Zeynep'le yakınlaştılar, kız bir şekilde Zeynep'in duvarlarını aştı. Zeynep hala uslu dursa ve ablalardan korkup hiçbir şey yapmasa da, artık konuşuyor, kahkaha atıyor ve oyun zamanlarında kenarda oturmuyordu. Artık sevmediği iğrenç şeyleri yemek yerine, hepimiz gibi ablalar bakmazken ceplerine doldurup tuvalete atıyordu. Zeynep gibi olmasa da yeni kız da usluydu, sessizdi. Ceza almaz, dayak yemezdi. Sadece bir iki defa Zeynep'e zorbalık yapanlarla kavga etmiş, bu sebeple de ara ara gecelerini karanlık odada aç geçirmişti. Kahkaha atmaktan çekinmediği için ara ara ablalardan tokat yese de bu dayak bile sayılmazdı. Yıllarca iyi anlaşan bu ikili, Zeynep 11 yaşına geldiğinde, tatsız bir olaya karıştı. Zeynep'e zorbalık yapılmasına artık tahammülü olmayan yeni kız, çocuklardan birinin kafasında bardak parçaladı. Ablalardan sağlam bir dayak yedi ve iki gün karanlık odaya hapsedildi.  Zeynep pişmanlıktan ağlayıp kendisini yırtsa da hiçbir işe yaramadı. Yeni kızın cezası bitip odadan çıktığı akşam, kafasında bardak kırdığı çocuk ve arkadaşları yeni kız'ı Zeynep'in gözleri önünde hastanelik etti. Zeynep çığlık bile atamadan, arkadaşının ölümüne dövülmesini izledi. Sabaha kadar kanlar içindeki arkadaşının başında bekledi ama korkusundan ablalara gidemedi, çünkü gece uyumadığı için ceza alırdı, ayrıca bunu kimin yaptığını ispiyonlamazsa ablalar çok sinirlenirdi, ama ispiyonlarsa da zorbalar çok sinirlenirdi. Sabaha kadar kanlar içinde arkadaşının başında bekleyip sabah yeni kız'ı o halde bulmuş gibi davrandı ve ablalara haber verdi.  Zeynep bir kenarda arkadaşı hastaneye götürülsün diye yalvarırken karanlık odaya atıldı. Ablaların ve yetimhanenin, yeni kız'ın yaralarını ve kaybettiği kan miktarını önemsemeyip tedavisi ihmal etmesi, yeni kız'ı Zeynep'in dediği gibi hastaneye götürmemesi üzerine yeni kız yetimhanemizde ölen ilk çocuk oldu. 

  Zeynep yeşil olmayan cadılarda böyle tanıştı.

 

  Tüm ablalara yeşil olmayan cadılar demeye başladı.

 

  Ve bundan sonra, yeşil olmayan cadılar için beladan başka bir şey olmadı.

 

  Çığlıklar attı. Kahkaha attı. Eğlendi. Güldü. Ablaların yetimhanede görmeyi sevmediği her şeyi yaptı. Mutlu oldu. Hem de çok mutlu oldu. Şarkılar söyledi. Dans etti. Çürüğü buldu, onda kendisini gördü ve çürüğü değiştireceğine, güldüreceğine ve ablaların istediği gibi biri olmaktan çıkaracağına dair kendisine söz verdi. Her gün dayak yedi. Her şarkı söylediğinde, dans ettiğinde karanlık odada aç bırakıldı. Tüm gece çığlıklar atıp ağlasa da kapı açıldığında,  yüzündeki ve bedenindeki tüm morluklara, kurumuş kanlara, şişmiş ve kızarmış gözlerine rağmen, hep o kapıdan gülümseyerek çıktı. Hepimizin çok sevdiği, neşemizi yerine getiren bizi güldüren en sevdiğimiz kız kardeşimiz oldu. O ne zaman dayak yese, aç bırakılsa hiçbirimizi uyku tutmazdı. 

  Sonra kanser oldu. Dans ederken savrulan saçları, gülerken kırışan kaşları döküldü. Yetimhane tedavi adı altında bir şeyler yaptı fakat hepimiz biliyorduk ki Zeynep tedavi edilmiyordu. Ağzında beyaz bir maske, kafasında bize küçük gelen kıyafetlerden birini keserek yaptığımız bandanayla, ki kıyafet kestiğimiz için sağlam bir dayak yemiştik, dans etmeye, şarkı söylemeye ve çürüğün karşısına geçip kendi kendine konuşmaya devam etti. Dans edince, şarkı söyleyince nefessiz kalsa da devam etti, hiç durmadı, ablaların suratına karşı çığlık atmaktan hiç geri durmadı. Ablalar da ne kadar hasta olursa olsun onu her seferinde karanlık odaya atmaktan 
hiç vaz geçmedi. 
 

  Bir gün, artık çok kötü durumda olduğu günlerden birinde, çürüğün etrafında dönerken, çığlık atarken, ablalar geldi, yeşil olmayan cadılar, onu kucakladılar ve götürdüler. Biz yine ertesi gün yesin, aç kalmasın diye yemeklerimizden ona pay ayırdık, çürük her ne kadar konuşmasa da ertesi sabah Zeynep ne zaman dönecek diye kapıyı izledi ama Zeynep bir daha dönmedi. 

  Biz Zeynep'i, çürük de kara kız'ı böyle kaybetti.


seth.

Yorumlar

Popüler Yayınlar